NATO’nun Savunma Politikası ve Planlamadan Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Angus Lapsley, mevcut “tehdit senaryoları” göz önüne alındığında, NATO üyesi ülkelerin gayri safi yurtiçi hasılalarının (GSYH) yüzde 2’sinden fazlasını savunmaya ayırmaları gerektiğini belirtti. Lapsley, şu anda sadece Polonya, Estonya, ABD, Letonya ve Yunanistan’ın GSYH’nin yüzde 3’ünden fazlasını savunma harcamalarına ayırdığını vurguladı.
Lapsley ayrıca, Avrupalı müttefiklerin çoğunun savunma harcamalarını artırmaları gerektiğini ve yüzde 2 seviyesinin üzerinde bir bütçe ayırmanın önemine dikkat çekti. NATO’nun üçte ikisini oluşturan üyelerin ise sadece bu yüzde 2 hedefini karşıladığını ifade etti.
Son dönemde Batı’da, NATO ile Rusya arasında doğrudan bir silahlı çatışma yaşanabileceği düşüncesi giderek daha fazla gündeme geliyor. NATO, Rusya’yı Çin ile birlikte bir tehdit olarak tanımlarken, Kremlin ise Rusya’nın kimseyi tehdit etmediğini, ancak çıkarlarını korumak adına potansiyel olarak tehlikeli olabilecek adımları göz ardı etmeyeceğini dile getirmişti.
Son yıllarda, Rusya, NATO’nun batı sınırlarına yakın bölgelerdeki faaliyetlerinde eşi benzeri görülmemiş bir artış yaşandığını belirtirken, NATO ise bu eylemleri “Rus saldırganlığını caydırma” olarak açıklıyor. Özellikle Doğu Avrupa’daki askeri tatbikatlar ve girişimler, ittifakın bölgedeki varlığını daha da güçlendiriyor.
2019 yılında Londra’da gerçekleştirilen NATO zirvesinde ilk kez “stratejik bir zorluk” olarak tanımlanan Çin’in uluslararası arenada yükselen ekonomik gücü, ittifakı Hint-Pasifik bölgesinde de etkisini artırmaya yönlendiriyor. Bu durum, Moskova’nın Avrupa’da artan NATO askeri varlığından duyduğu endişeleri artırırken, Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Lin Cien de Asya-Pasifik bölgesinin yeni bir soğuk savaşı körükleyen askeri bloklara ve kamplaşmalara ihtiyacı olmadığını ifade etmişti.