TUSAŞ’ın GÖKTÜRK-Y, Mikro Uydu ve GÖKTÜRK-3 projeleri tüm hızıyla sürüyor. Yerli uydu kameraları, kontrol yazılımları ve elektro-optik lens üretimiyle dışa bağımlılık sona eriyor.

Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. (TUSAŞ), uzay ve uydu teknolojileri alanında kritik bir dönüm noktasına ulaştı. TUSAŞ Genel Müdürü Dr. Mehmet Demiroğlu, Mimar ve Mühendisler Grubu Dergisi’ne verdiği röportajda, kurumun yürüttüğü yerli uydu projelerine dair son gelişmeleri aktardı. Gelişmeler, Türkiye’nin savunma ve sivil alanlarda uzaydaki etkinliğini artıracağını gösteriyor.
GÖKTÜRK-Y Uydusunda Testler Devam Ediyor
TUSAŞ tarafından tasarlanan ve sistem mühendisliği yürütülen GÖKTÜRK-Y Yer Gözlem Uydusu, çevresel test sürecinde. İlk prototipi olan Isıl Yapısal Yeterlilik Modeli (IYYM) montaj ve entegrasyon faaliyetleri tamamlandı. Çevresel testler ise 2025 yılı içinde sonuçlandırılacak. Projenin ikinci prototipi olan Uçuş Modeli (UM) için çalışmalar 2027’de başlayacak ve uydunun 2029 yılında fırlatılması hedefleniyor.
Mikro Uydu Projesi 2026’da Montaj Aşamasında
TUSAŞ’ın tamamen öz kaynaklarıyla yürüttüğü Mikro Uydu Projesi, 2026’nın ilk çeyreğinde montaj ve test aşamasına geçiyor. Fırlatma ise 2027 yılında gerçekleştirilecek. Bu projede elde edilen tecrübelerle seri üretim kapasitesi oluşturulması da hedefler arasında yer alıyor.
GÖKTÜRK-3, Türkiye’nin SAR Kabiliyeti Olacak
Sentetik Açıklıklı Radar (SAR) gözlem uydusu olan GÖKTÜRK-3, Türkiye’nin tüm hava koşullarında yüksek çözünürlüklü görüntü alabileceği ilk radar uydusu olacak. Proje, 2030 yılı hedefli fırlatma takvimiyle ilerliyor. Bu sistem, görsel engellerin aşıldığı radar tabanlı gözlem kabiliyeti sayesinde stratejik veri sağlama konusunda yeni bir sayfa açacak.
TUSAŞ USET Merkezi: Milli Uzay Teknolojisinin Kalbi
Tüm uydu projelerinin yürütüldüğü Uzay Sistemleri Entegrasyon ve Test Merkezi (USET), yalnızca TUSAŞ’a değil, savunma sanayiinde faaliyet gösteren diğer firmalara da hizmet veriyor. Yerli test altyapısı, kritik bileşenlerin uluslararası kalifikasyona sahip şekilde test edilmesini sağlıyor.
Uydu Elektroniğinde Yerli Üretim Başladı
TUSAŞ, uydu platformlarında kullanılacak birçok elektronik birimi de kendisi geliştiriyor. Bunlar arasında:
-
Merkezi Uydu Bilgisayarı (MUB)
-
Platform Arayüz Birimi (PAB)
-
Tarihçe Kazandırma Ekipmanı (TAKE)
Bu sistemlerin hem tasarımı hem de yazılım geliştirmeleri TUSAŞ bünyesinde yapılıyor. Bu sayede uzay tarihçesi elde eden bileşenler, ticari ürüne dönüşerek küresel rekabet avantajı oluşturuyor.
TUSAŞ, KAAN Uçağına Uydularla Destek Sağlayacak
Demiroğlu’na göre uzaydaki kabiliyetler, 5. nesil Milli Muharip Uçak KAAN için kritik öneme sahip. NCW (Network Centric Warfare) konsepti ile çalışacak KAAN; ANKA, AKSUNGUR ve yerli haberleşme uyduları sayesinde taktik üstünlük sağlayacak. Uydu bağlantılı savaş sistemleri, Türkiye’yi 6. nesil havacılık konseptine taşıyacak temel faktörlerden biri olacak.
Optik Uydu Kameraları Artık Yerli Üretimle Sağlanacak
Demiroğlu, elektro-optik uydu kameraları için gerekli olan en kritik parça olan lens sistemlerinin de TUSAŞ tarafından üretileceğini açıkladı. Bu sayede Türkiye, yüksek çözünürlüklü kamera sistemlerinde dışa bağımlılığını sona erdirmiş olacak. Ham ayna bloklarından başlayarak, uzay kalifikasyonuna sahip optik bileşenler üretilebilecek.
Yerli Fırlatma Sistemleri İçin Geri Sayım Başladı
Demiroğlu’nun dikkat çektiği bir diğer konu ise yerli fırlatma sistemleri. Uyduların fırlatılması için halen yurt dışına bağımlı olan Türkiye, bu sorunu aşmak için yerli roket ve fırlatma altyapılarını gündemine almış durumda. Bu da Türkiye’nin tam bağımsız bir uzay ülkesi olmasının önünü açacak.
Önümüzdeki 5 Yılda Türkiye’nin Uydu Envanteri Genişleyecek
TUSAŞ, 2025-2030 arası dönemi “uyduların uzayda yerini alacağı” bir sıçrama dönemi olarak görüyor. Gerek savunma gerek sivil alanlarda, gözlemden iletişime, veri transferinden keşfe kadar geniş bir yelpazede yerli uydular görev yapacak. Aynı zamanda bu projelerle yeni uzman insan kaynağı da yetiştirilecek.
Kritik Bileşenlerde Ticarileşme Hedefi
TUSAŞ, yalnızca Türkiye için değil, dış pazarlara yönelik de üretim yapmayı hedefliyor. Donanımların uzay tarihçesi kazanmasıyla birlikte bu sistemlerin ihracat potansiyeli doğacak. Bu da hem ekonomik hem teknolojik bağımsızlık açısından önemli katkılar sağlayacak.